Sözleşmelerin Uyarlanması - Emprevizyon

SÖZLEŞMELERİN UYARLANMASI (EMPREVİZYON) 

 


Sözleşmelerde Değişen Koşullar ve Uyarlama İhtiyacı

Sözleşmeler, tarafların karşılıklı iradeleri doğrultusunda kurulan ve kural olarak değişmezliği esas alan hukuki işlemlerdir. Modern özel hukukta sözleşme serbestisi ve ahde vefa ilkeleri, hukuki ilişkilerin temelini oluşturur. Bununla birlikte ekonomik, sosyal veya hukuki koşulların olağan dışı biçimde değiştiği durumlarda taraflardan birinin edimini aynı şartlarda ifa etmesinin katlanılamayacak derecede güçleşmesi mümkündür.

Özellikle ekonomik krizler, küresel salgınlar, tedarik zinciri bozulmaları, idari yasaklar veya doğal afetler gibi olağanüstü gelişmeler, sözleşmenin kurulduğu anda var olan dengeyi bozarak işlem temelinin çökmesine yol açabilir. Bu noktada sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması, modern hukuk sistemlerinde sözleşme adaletinin sağlanması için geliştirilmiş bir mekanizmadır.

Türk hukukunda bu mekanizma, Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesinde “aşırı ifa güçlüğü” başlığı altında düzenlenmiştir. Madde, hem Fransız hukukundaki Emprevizyon Doktrini hem de Alman hukukundaki İşlem Temelinin Çökmesi Teorisi ile paralellik göstermektedir.


Türk Hukukunda Uyarlama: TBK 138’in Sistematik Konumu

TBK m.138, kanunun genel hükümler bölümünde yer alan, tüm sözleşme türleri için uygulama alanı bulan istisnai bir düzenlemedir. Maddede öngörülen koşulların oluşması halinde borçlu, sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını veya uyarlamanın mümkün olmaması durumunda sözleşmeden dönmeyi talep edebilir.

Uyarlama kurumu, hukukun iki temel ilkesi olan:

  • Ahde vefa (pacta sunt servanda)

  • Dürüstlük kuralı (MK m.2)

arasında denge kurmayı amaçlar. Sözleşme serbestisi esas olmakla birlikte, dürüstlük kuralı gereği aşırı dengesizlik oluşturan durumlarda sözleşmenin aynı koşullarda aynen sürdürülmesi beklenemez.

Bu düzenleme, doktrinde “dengeyi yeniden kurma” fonksiyonu olarak nitelendirilmektedir.


Uyarlama Talebi İçin Aranan Şartlar

TBK m.138’de öngörülen şartlar dar yorumlanır ve birlikte gerçekleşmeleri gerekir. Yargıtay içtihatları da bu şartların katı biçimde uygulanması gerektiği yönündedir.

1. Olağanüstü Bir Durumun Varlığı

Maddenin uygulanması için sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan ve tarafların risk alanının dışında kalan olağanüstü bir durum bulunmalıdır. Olağanüstü durum:

  • Ekonomik kriz, yüksek enflasyon

  • Pandemi ve salgın hastalıklar

  • Doğal afetler

  • Sektörel faaliyet yasakları

  • Tedarik zincirinin çökmesi

  • Savaş veya politik gelişmeler

şeklinde geniş bir yelpazede değerlendirilebilir. Bu durumun sözleşmenin temel dengesini objektif olarak bozması gereklidir. Yargıtay uygulamasında ekonomik dalgalanmalar tek başına yeterli görülmemekte; somut olayın özellikleri çerçevesinde dengenin ne ölçüde değiştiği incelenmektedir.

2. Olağanüstü Durumun Öngörülememiş Olması

Tarafın sözleşme kurulduğu sırada olağanüstü durumu öngörmesi veya öngörebilmesi beklenmemelidir. Öngörülemezlik, subjektif değil, objektif bir kriterdir. Tacirlerin ticari özen yükümlülüğü nedeniyle bazı riskleri öngörmeleri beklenebilir; ancak olağanüstü dalgalanmaların kapsam ve etkisinin makul ölçüde tahmin edilememesi halinde bu şart gerçekleşmiş sayılır.

3. Uyarlama Hakkından Feragat Edilmemiş Olması

Taraflar sözleşmede TBK 138’den doğan haklarından açıkça feragat etmiş olabilirler. Tacirler arasındaki sözleşmelerde bu feragat çoğu durumda geçerli kabul edilmekle birlikte, tacir olmayan taraflar açısından Genel İşlem Koşulları denetimi devreye girer ve feragat hükmü geçersiz sayılabilir.

4. Borçlunun Edimi Henüz İfa Etmemiş veya İhtirazi Kayıtla İfa Etmiş Olması

Borçlu edimini tamamen ve kayıtsız biçimde ifa etmişse uyarlama talebi ileri sürülemez. Edim ihtirazi kayıtla ifa edilmişse uyarlama mümkündür; ancak bu konuda doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır.

5. Aşırı İfa Güçlüğü

Edimler arasındaki dengenin olağanüstü şekilde bozulmuş olması gerekir. Borçlunun edimini ifa etmesi kendisinden dürüstlük kuralı çerçevesinde beklenemeyecek derecede güçleşmiş olmalıdır. Yargıtay, uyarlama değerlendirmesinde “objektif aşırı güçlük” standardını kullanmaktadır.

6. Dürüstlük Kuralına (MK m.2) Aykırılık

Sözleşmenin aynı şartlarla ifasının dürüstlük kuralına açıkça aykırı düşmesi gerekir. Bu şart, uygulamada uyarlamanın en önemli denge noktasıdır.


Doktrin ve Yargıtay İçtihatları Çerçevesinde Uyarlama

Uyarlama, klasik ahde vefa ilkesinin istisnası olarak kabul edildiğinden dar yorumlanır. Yargıtay, özellikle 2018 sonrası ekonomik dalgalanmalar ve COVID-19 salgını döneminde uyarlama taleplerini somut olayın özellikleri üzerinden değerlendirmiş; her sözleşme tipi için genel bir kabul oluşturmak yerine ölçülülük esasına göre karar vermiştir.

Doktrinde, TBK 138'in hem emprevizyon hem de işlem temelinin çökmesi teorilerinin yansıması olduğu kabul edilmektedir. Buna göre sözleşmenin temelini oluşturan edimler arasındaki dengenin çökmesi halinde kanun, taraflara bu dengeyi yeniden kurma imkânı tanımaktadır. Uyarlama davalarında ispat yükü kural olarak talep edendedir. Ekonomik veri, maliyet analizi, sektörel raporlar ve resmi düzenlemeler ispat açısından önem taşır. Bu nedenle hem objektif hem subjektif olarak ispat vasıtaları tümü ile kullanılmalıdır.


Uyarlamanın Uygulama Alanları

1. Eser Sözleşmeleri – TBK 480/2

Eser sözleşmelerinde uyarlama, TBK 138’e göre değil öncelikle TBK 480/2 hükmü çerçevesinde değerlendirilir. Bu hüküm, eser sözleşmelerinde özel düzenleme niteliğindedir ve malzeme maliyetlerindeki olağanüstü artış gibi durumlarda uyarlamaya doğrudan imkân tanır.

2. Kira Sözleşmeleri

Kira ilişkilerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
Yargıtay, kısa süreli kira sözleşmelerinde öngörülemezlik şartını daha katı uygulamakta; uzun süreli veya belirsiz süreli kira sözleşmelerinde uyarlama taleplerine daha esnek yaklaşmaktadır.

3. Ticari Sözleşmeler

Uzun süreli ticari ilişkilerde maliyet ve tedarik kalemlerinde oluşan olağanüstü değişiklikler uyarlama talebine konu olabilir. Uygulamada özellikle distribütörlük, franchise, hizmet ve yapım sözleşmelerinde tartışma alanı geniştir.

4. Finansal Sözleşmeler

Faiz oranlarının olağanüstü dalgalandığı dönemlerde finansal yükümlülüklerin uyarlanması tartışmalı olmakla birlikte, işlem temelinin çökmesi ilkesi bazı kararlarla desteklenmiştir.

5. Döviz Cinsinden Borçlarda Uyarlama

Dövizdeki artış tek başına uyarlama sebebi değildir; ancak artış olağanüstü nitelik taşıyorsa ve tarafların risk dağılımı buna göre belirlenmemişse değerlendirme yapılabilir.


Uyarlama Davasının Usulü

Uyarlama davaları kural olarak edimin ifa edileceği yer mahkemesinde açılır. Geçici hukuki koruma talepleri (ifanın ertelenmesi, ihtiyati tedbir) somut olayın gereklerine göre değerlendirilebilir. Hakim, sözleşmeyi tamamen ortadan kaldırma yetkisine re’sen sahip değildir; ancak uyarlamanın mümkün olmadığı tespit edilirse talep eden tarafın dönme/fesih hakkı kabul edilir.


Uyarlamanın Hukuki Sonuçları

Uyarlama kararı verilmesi halinde sözleşme, yeni koşullara göre denge gözetilerek yeniden yapılandırılır. Bu değişiklik edimin miktarında, ifa süresinde veya sözleşmenin diğer hükümlerinde olabilir. Uyarlamanın mümkün olmaması halinde sözleşme, talep eden taraf bakımından:

  • Dönme (ani edimli sözleşmelerde)

  • Fesih (sürekli edimli sözleşmelerde)

sonucunu doğurabilir.


Değerlendirme ve Sonuç

Sözleşmelerin uyarlanması kurumu, sözleşmelerin istikrarı ile adalet arasındaki dengeyi koruyan temel bir mekanizmadır. Modern ekonomik koşullarda sözleşme ilişkilerinin uzun süre devam etmesi, tarafların başlangıçtaki dengeyi öngörülemeyen riskler karşısında koruyamaması sonucunu doğurabilmektedir. TBK 138, bu tür dengesizliklerin giderilmesi için istisnai fakat gerekli bir çözüm sunmaktadır. Uyarlama talepleri somut olayın tüm özellikleri, sözleşmenin niteliği, tarafların risk dağılımı ve olağanüstü durumun etkileri dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

 

 

SORUMSUZLUK BEYANI

Bu metin yalnızca genel bilgilendirme amacı taşımakta olup, hukuki görüş, tavsiye veya mütalaa niteliğinde değildir. Somut olayların özellikleri farklılık gösterebileceğinden, burada yer alan açıklamalara dayanılarak işlem yapılması halinde doğabilecek sonuçlardan yazar veya Tercan Avukatlık & Danışmanlık sorumluluk kabul etmez. Bu içeriğin tüm fikrî ve sınai hakları saklıdır; izinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz veya kullanılamaz.